Çöl ve Şehir

Çöl ve Şehir
Bir anda kilitlenivermişti kolları. Kıpırdayamıyordu. Zaten kısa boylu ufak tefek bir adamdı. "Kimsin sen? Bırak beni!" diyerek kurtulmak için çabalamaya başladı. Göz ucuyla bakınca şakayı yapanın kim olduğunu anladı.

 Peygamberimizin zamanında insanların bir kısmı yerleşik hayat yaşardı. Bunlara şehirli denirdi. Diğer bir kısmı ise çölde göçebe hayatı yaşardı. Bunlara da bedevi denirdi. Şehirliler, çoğunlukla ticaretle ve ekime dikime uygun yerlerde tarımla geçinirdi. Bedeviler ise, ticaret yanında hayvancılıkla geçimini sağlardı.

     Çölde göçebe hayatı yaşayan insanlardan biri de Zahir bin Haram el-Eşcai adında bir adamdı. Bu adam Peygamberimizi çok severdi. Medine’ye her gelişinde, çölde yetiştirdiği hayvanların ürünlerden Peygamberimize hediyeler getirirdi. Bundan dolayı Zahir, “Hediyeci” diye anılırdı. Şehirden çöle döneceği zaman, Peygamber Efendimiz de onun heybesini boş göndermezdi. Medine'de yetişen ürünlerle ağzına kadar doldururdu. Sonra da,

     — Zahir bizim çölümüz, biz de onun şehriyiz, buyururdu.

     Kısa boylu bir adamdı Zahir. Görünüm itibariyle pek de güzel yüzlü değildi. Peygamber Efendimiz kalbi güzel, davranışları güzel bu adamı çok severdi. Çünkü o, dış görünüşe değil, kalplere ve davranışlara değer verirdi. Zahir bin Haram’a duyduğu yakınlık sebebiyle zaman zaman onunla şakalaşırdı.

     Günlerden bir gün Peygamber Efendimiz Medine Pazarına uğradı. Pazarda dolaşırken Zahir'i gördü. Her zamanki gibi pazarda birşeyler satıyordu Zahir. İşine öyle vermişti ki kendisini Peygamberimizi görmedi. Zahir’in arkasından sessizce yaklaştı Peygamberimiz. Ani bir hareketle onu kucakladı.

     Bir anda kilitlenivermişti kolları Zahir'in. Kıpırdayamıyordu. Zaten kısa boylu ufak tefek bir adamdı. Peygamberimiz ise oldukça güçlü bir insandı. Kendisini kucaklayanın kim olduğunu bilemeyen Zahir,

     — Kimsin sen? Bırak beni, diyerek kurtulmak için çabalamaya başladı. Göz ucuyla bakınca, şakayı yapanın Peygamber Efendimiz olduğunu anladı. Sakinleşti. Peygamberimizin onunla bu şekilde şakalaşması çok hoşuna gitmişti. Çabalamayı bırakıp, sırtını Peygamber Efendimizin göğsüne iyice yasladı.

     Zâhir'in bu dostane hareketinden hoşlanan Peygamber Efendimiz bu sefer,

     — Bu köleyi benden kim satın alır, diye seslendi oradakilere.

     Böyle söylemekle Peygamberimiz hem ona şaka yapmış oluyordu hem de onun, Allah’ın kulu, kölesi olduğuna vurgu yaparak, Zahir’e iltifat etmiş oluyordu.

     Peygamber Efendimizin bu sözü üzerine Zahir boynunu büktü. Hüzünlü bir şekilde,

     — Satılığa çıkardığınıza göre beni değersiz buluyorsunuz ey Allah’ın Resulü, dedi. Bunun üzerine,

     — Hayır, dedi Peygamber Efendimiz, hayır sen, Allah katında çok kıymetlisin.

     Solan yüzü aydınlandı Zahir'in. Allah’ın Peygamberinden aldığı böylesine büyük bir müjde karşısında mutluluğuna diyecek yoktu.(*)

     Musa Mert ]

     Çizgi: Mümine Yeşilmen

     Peygamberimizi Güldüren Şakalar, Kayalıpark Yayınları, s. 69-74.

----------------------------------------------------

(*) Tirmizi, Şemail 104; Ahmed, III, 161.