Muhammed YİĞİT yazdı
SIRADIŞI BİR DOSTUN KİTABI: NE DEDİMSE KENDİME!... Onu ilk defa Siverek’te bir çay bahçesinde, yoğun, samimi, sıcak bir sohbetin çevrelediği arkadaşların arasında görmüştüm. Gözlerinin içinden kalbini size tamamen açan bakışlarına muhataptınız, karşısında otururken. Cevvaldi. Kelimeleri vardı, ilahi kelamdan, köklerine kadar inebildiği. Mesela: “Tesbih” kelimesi, aslı yüzmektendi, hızlıca akıp gitmekti. Daha o zaman şaşırtıp, hayran bırakmıştı kendine bizleri. Tanıştık, biliştik ve sevdik birbirimizi; sımsıcak bir dost oldu/k. Dostluğu kadar büyüktü; aynı zamanda iyi bir öğretmen, iyi bir eş ve babaydı, tanıdığımız kadar. O coğrafyadan, o günlerden bize kalan değerli bir dosttu, o. Onun için gitmeye değerdi, o topraklar, gurbet. Sizi dinler, dertlerinizi anlardı; kendisi de dertliydi. Zor zamanlarda da yanınızda olurdu; yapılacak bir iş mi var, yapardı. Dostları için koştururdu. Eviniz mi taşınacak, yanınızda bulurdunuz onu. Derdiniz mi var kapısını çalabilirdiniz; geç bir vakit. Konya’dan mı geçiyorsunuz; gecenin bir vakti trenden inebilirdiniz çekinmeden; gelip alırdı sizi. Sırlarınızı, hiç endişe etmeden paylaşabilirdiniz, onunla. Hâsılı kelam; o candan bir dosttu. Peygamber imbiğinden ve hayattan süzerek bizlere sunduğu kitabı bir ömrün hülasası; bir 'öğretmen kitabı'. Bu yüzden okunmalı.
Yorum Gönder