Şehir anlar

Şehir anlar
Derken Peygamber Efendimiz çıkageldi. Dostlarının sıkıntılı olduğunu görünce aralarına oturdu. Yüzlerini kaplayan hüznün ve tedirginliklerinin sebebini sordu. Onlar da anlattılar. Sonra Peygamberimizin dudaklarına kilitlediler meraklı bakışlarını. Acaba ne cevap verecekti?

 

 

Elli üç yıl.

Dile kolay.

Allah Resulü, hayatının elli üç yılını Mekke’de geçirmişti. Ama şimdi terk etmek zorundaydı. Halkı ona ve inanlara hayat hakkı tanımamıştı. Acı tatlı tüm anılarıyla gidiyordu.

Üzgündü. Çok üzgündü.

Zordu hicret. Çok zordu.

Çıkarken, Mekke’ye doğru döndü. Çok sevdiği Kâbe’yi, evini, gezip dolaştığı sokakları, memleketini son kez izledi. Sonra dudaklarından şu sözler döküldü:

—Allah’a andolsun ki senden ayrılıyorum. Kesinlikle biliyorum ki sen benim gözümde Allah’ın beldelerinin en sevimlisi ve en kıymetlisisin. Şayet halkın beni çıkarmasaydı senden ayrılmazdım…”[1]

Sonra, “Ah bir gelse!” diye heyecanla onu bekleyen Medineli dostlarına kavuşmak için sadık dostu Hazreti Ebu Bekir ile yola revan oldu.

Büyük bir şenlikti Medine’ye varışı. Medineliler bağırlarına bastılar. Hem onu hem de ona inanan diğer Muhacirleri. Dost oldular. Omuz verdiler. Birlikte nice zorlukları aştılar. Bu nedenle Medinelilere “Yardımcılar” anlamında “Ensar” adı verildi.

Aradan sekiz yıl geçti. Allah Resulü, on bin kişilik muhteşem bir orduyla Mekke’ye yürüdü. Kovulduğu şehri fethetti. Ona hayat hakkı tanımayan Mekkelilere merhametli davrandı. Ne canlarına dokundu ne de mallarına.

— Haydi, gidin, hepiniz özgürsünüz, dedi.

Mekke’nin Fethi gerçekleşince Medineli Müslümanları yani Ensar’ı bir endişe sardı. Allah Resulü çok sevdiği memleketine kavuşmuştu. Acaba hangi şehri tercih edecekti? Memleketi Mekke’de mi kalacaktı yoksa onlarla Medine’ye mi dönecekti? Bir araya toplanmışlar, dertleşiyorlardı. “Ya kalırsa!” derdi sarmıştı hepsini. Düşünmesi bile zordu. Ondan ayrı kalmaya nasıl dayanacaklardı! Kelimeler boğazlarına düğümlendi. Yüreklerine acı çöktü.

Derken Peygamber Efendimiz çıkageldi. Dostlarının sıkıntılı olduğunu görünce aralarına oturdu. Yüzlerini kaplayan hüznün ve tedirginliklerinin sebebini sordu. Onlar da anlattılar. Sonra Peygamberimizin dudaklarına kilitlediler meraklı bakışlarını. Acaba ne cevap verecekti?

Allah Resulü dostlarının yüzlerini bir bir süzdü. Kendinden emin bir şekilde şöyle buyurdu:

— Böyle bir şey yapmaktan Allah’a sığınırım. Hayatım hayatınızdır, ölümüm de sizin yanınızda olacaktır.[2]

Ensar bu cevaba çok sevindi. Derin bir oh çektiler. Kuş gibi hafifledi yürekleri.

Peygamber Efendimiz Mekke’de doğmuş ve ömrünün çoğunu orada geçirmiş olsa da, artık o Medineliydi. Ömrünün kalan kısmını, kendisine kucak açan Medine’de tamamladı. Orada vefat etti. Oraya defnedildi.

 

[ Musa Mert ]

Diyanet Çocuk Dergisi, Eylül 2018, s. 2, 3.

 


[1] Heysemi, Mecma’, III, 283.

[2] Müslim, Cihad 31; Ahmed, II, 538.