Aldatan Bizden Değildir!
Olan biteni izleyenler, dudaklarını ısırdılar. Çok basitmiş gibi görünen bir yanlış davranışın ne büyük sonuçlar doğurabileceğini anladılar.
Zaman zaman Medine Pazarına uğrardı Allah Resulü (s.a.s.). Esnafı ziyaret eder, hâl hatır sorardı. Onlarla sohbet ederdi. Pazarda işlerin yolunda gidip gitmediğini sorup bilgi alırdı. Dertlerini dinler, varsa bir sıkıntıları hâl çaresine bakardı. Temiz, dürüst ve adil bir ticaretin gerçekleşmesi için pazarı kontrol ederdi. Esnafı teftiş etmeyi de ihmal etmezdi.
Günlerden bir gün yine pazarda dolaşırken bir dükkânın önünde durdu. Burası bir zahire dükkânıydı. Dükkânın önünde bir sergi, serginin üzerinde bir tahıl yığını vardı. Tahıl yığınına elini daldırdı. Biraz daha derine daldırınca bir de ne görsün; tahılın alt kısmı ıslak değil mi!
Elini yavaşça çıkardı. Başına dikilmiş kendisini izleyen zahireciye döndü. Elindeki ıslaklığa işaret ederek,
— Ey zahireci, bu ıslaklık da nedir, diye sordu hayretle.
Allah Resulü’nün (s.a.s.) yüzünün düştüğünü gören adam mahcup mahcup,
— Yağmura yakalandı ey Allah’ın Resulü, diye cevap verdi.
— İnsanlar görsünler de aldanmasınlar diye ıslak kısmı zahirenin üzerine koyman gerekmez miydi, buyurdu. Peşinden şu sert uyarısı yankılandı pazarda:
— Bizi aldatan bizden değildir!
Hatasını anlayan adam çok utandı.
Olan biteni izleyenler, dudaklarını ısırdılar. Çok basitmiş gibi görünen bir yanlış davranışın ne büyük sonuçlar doğurabileceğini anladılar. “Bizi aldatan bizden değildir!” İnanan her insanın yüreğini ağzına getiren çok etkileyici bir uyarıydı bu. Dilden dile aktarılan bu uyarı, Müslüman tüccarın kulağına küpe oldu.[1]
[ Musa Mert ]
Diyanet Çocuk Dergisi, Nisan 2018, s. 2,3.
[1] Müslim, İman 164, Fiten 16; Ebu Davud, Büyu 50; Tirmizi, Büyu 72; İbn Mace, Ticarat 36.
Yorum Gönder