Çocuklar Unutmaz
Peygamberimizin küçük dostlarından Beşir bin Akrebe (r.a.) uzun yaşadı. Saçı sakalı ak bir ihtiyar oldu. Ancak, hayatı boyunca, Peygamberimizle yaşadığı, biri tatlı, diğeri acı iki günü hiç unutamadı.
Peygamberimizin küçük dostlarından Beşir bin Akrebe (r.a.) uzun yaşadı. Saçı sakalı ak bir ihtiyar oldu. Ancak, hayatı boyunca, Peygamberimizle yaşadığı, biri tatlı, diğeri acı iki günü hiç unutamadı.
Beşir’in unutamadığı tatlı günü, babası Akrebe el-Cüheni’nin, onu Peygamberimiz (s.a.s.) ile tanıştırmaya götürdüğü gün idi. O gün, Efendimizin yanına varıp oturduklarında, minik kalbi sevinç ve heyecandan nasıl da hızlı çarpıyordu. Çocukları çok seven Efendimiz, onunla yakından ilgilendi. Onu görür görmez babasına
— Bu yanındaki de kim ey Akrebe, diye sordu, tatlı bir tebessümle. Babası,
— Oğlum Bahir, diye cevap verdi. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) ona
— Yaklaş, dedi. Bunun üzerine kalktı ve utangaç tavırlarla gitti, Peygamberimizin sağ tarafına oturdu. Peygamberimiz (s.a.s.) başını şefkatle okşadı ve
— İsmin nedir, diye sordu. O da,
— Bahir, diye cevap verdi.
Peygamber Efendimiz (s.a.s.) çocuklara, kötü duygular çağrıştıracak ve onları toplum yanında zor durumda bırakacak isimler konulmasından hoşlanmazdı. “Çocuklarınıza güzel isimler koyunuz." buyurarak büyükleri uyarırdı. İsmi güzel olmayan çocuklara rastlarsa, isimlerini güzel isimlerle değiştirirdi.
Bahir “şaşkın”, “lüzumsuz” anlamlarına geldiğinden Peygamberimiz bu isimden hoşlanmadı.
— Hayır, senin adın bundan böyle Beşir olsun, buyurarak onun adını değiştirdi.
Beşir, “müjdeleyen”, “müjdeci” anlamına geliyordu. Bundan sonra herkes onu Peygamberimizin koyduğu bu isimle çağırdı.
Beşir’in Peygamberimiz ile tanışması böyle olmuştu.
Beşir bin Akrebe’nin unutamadığı acı günü ise Uhut Savaşı sonrası, İslam ordusunun Medine’ye döndüğü gün idi.
Beşir’in babası Akrebe, Uhut Savaşına katılan yiğitlerden biriydi. Medine’ye, yetmiş yiğidin şehit düştüğü haberi ulaşmıştı. Şehit olanlar arasında Beşir’in babasının adı da geçiyordu. Küçük Beşir’in yüreğine bir ateş düştü.
İslam ordusu ufukta görünür görünmez, herkesle birlikte koşup orduya yetişti. Kalabalık arasında Peygamber Efendimizi (s.a.s.) buldu. Titreyen bir sesle ona
— Babam nerede, diye sordu.
Peygamber Efendimiz (s.a.s.),
— Baban şehit oldu. Allah’ın rahmeti onun üzerine olsun, diye cevap verdi.
Bu cevap üzerine gözyaşlarına boğuldu. Beşir, babasız kalmıştı. Peygamberimiz (s.a.s.) onu şefkatle kucakladı. Başını okşayıp onu sevdi ve
— Ey küçük sevgili, ağlama… Senin baban ben olayım, annen de Ayşe olsun, ister misin, dedi.
Beşir, bu teklif karşısında gözyaşlarını sildi ve hemen
— Anam babam sana feda olsun ey Allah’ın Peygamberi! Hiç istemez miyim, cevabını verdi.
[ Musa Mert ]
(Diyanet Çocuk Dergisi , Mart 2014, sayfa: 6, 7)
Yorum Gönder