Rahatlatan Çözüm

Rahatlatan Çözüm
Baba oğul arasında yaşanan huzursuzluğa Allah Resulü'nün (s.a.s.) bulduğu çözüm, hem anne babalara hem de öğretmenlere muhteşem bir örnek niteliğinde. Yazıyı okuduktan sonra gülümsemekten kendinizi alamayacaksınız.

 

     Allah Resulü yine kutlu bir sefere çıkmıştı. Ordusunun önünde emin adımlarla ilerliyordu. Güneşin gülücükleri arasında bastıkları yer ayaklarının altından adeta akıp gidiyordu. Yanında Hazreti Ömer ve Hazreti Ömer’in oğlu Abdullah vardı.

     Allah Resulü ve Hazreti Ömer iki yetişkin devenin üzerindeydi. Oldukça genç olan Abdullah ise babasının yeni aldığı, kendisi gibi çok genç bir deveye binmişti. İki delikanlı birbirlerine çok yakışmışlardı. Ancak Abdullah’ın devesi binilmeye alışık olmayan, zapt edilmesi zor bir deveydi. Delikanlılığından olsa gerek, deve fırladı, öne geçti. Allah Resulü’nün önüne geçmek olacak şey değildi! Bu durumdan rahatsız olan Hazreti Ömer, hemen atıldı. Genç devenin yularından tutup geri çekti.

     Yola bir süre devam etiler. Deve yerinde duramadı. Az sonra ani bir hareketle fırladı yine. Ne yaptıysa engel olamamıştı Abdullah. Üzüldü. Mahcup oldu ama ne çare. Devecik yapacağını yapmıştı. Hazreti Ömer ikinci kez gidip deveyi geri çekti.

     Abdullah daha dikkatliydi artık. Devesinin yularını iki eliyle sımsıkı kavramıştı. Ne olursa olsun bir daha aynı hataya düşmemeliydi. Ama ne mümkün! Delikanlı dedik ya. Kanı deli akıyordu mübarek hayvanın. Dur, biş, ho, dese de Abdullah, yularını çekse de olmadı. Tozu dumana kattı yine devecik.

     Üçüncü kez geri çekerken babası,

     — Devene sahip ol, sakın bir daha Allah Resulü’nün önüne geçmesin, diye uyardı.

    Abdullah’ın üzüntüsünü ve mahcubiyetini anlatacak kelimeler yoktu. Ne yapacağını bilemedi. Hayvan bu, anlatsan anlamaz. Ağız tadıyla binememişti devesine. Oysa ne çok sevinmişti yeni bir deveye bindiği için.

     Huysuz deve yüzünden yolculuk herkes için çekilmez olmuştu. Abdullah, ya deve bir daha ileri fırlarsa, diye diken üstündeydi. Hazreti Ömer, gözünü onlardan ayırmıyor, hedefe gerilmiş ok gibi tedirgin tedirgin ilerliyordu. Baba oğul arasındaki bu gelgitler Allah Resulü’nü de huzursuz etmişti. Uzun yol böyle nasıl bitecekti! Bitmezdi elbet.

     Derken, Allah Resulü dostu Hazreti Ömer’e,

     — Sat bu deveyi bana, buyurdu.

     Bu, beklenmedik bir teklifti. Müşteri, müşterilerin en değerlisiydi. Ancak satmak olmazdı. Hazreti Ömer,

     — Deve sizindir ey Allah’ın Resulü, hediyem olsun, dedi. Efendimiz,

     — Sat onu bana, buyurarak teklifini yineledi. Hazreti Ömer, Peygamberimizin kararlı olduğunu görünce kabul etti. Fiyatta anlaştılar. Allah Resulü deveyi satın alır almaz Abdullah’a döndü ve

     — Abdullah, deve senindir, hediyem olsun. Ona dilediğin gibi bin, buyurdu.[1]

     Allah Resulü’nün bu çözümü herkesi rahatlattı.

     [ Musa Mert ]

     Diyanet Çocuk Dergisi, Aralık 2019, sayfa: 2, 3.


[1] Buhari, Büyu’ 47, Hibe 11, 25; Beyheki, es-Sünenü’l-Kübra, V, 516.