Yere Düşen Yular

Yere Düşen Yular
Hayvanın yuları Hazreti Ebu Bekir’in elinden düşüverdi. Belli ki sıkı tutmamıştı. Devenin eğri boynundan kayıp inen yular, çenesinden aşağıya sarktı. Hazreti Ebu Bekir dağ gibi hörgücün üzerinde öylece kalakaldı. Bulunduğu yerden yulara ulaşması mümkün değildi. Yular, devenin dümeniydi. Dümeni olmadan deveyi nasıl yönetebilirdi!

 

     Medine’de sıradan bir gündü. Her zamanki gibi herkesin kendine göre yapılacak çok işi vardı. Çalışıp didiniyordu insanlar.

     Az ötede bir deve vardı. Bu deve Hazreti Ebu Bekir’in devesiydi. Oracığa çöküvermişti. Dinleniyordu. Etrafında koşuşturup duran insanlara aldırmadan, ağzındaki otları umarsızca evirip çeviriyordu.

     Az sonra Hazreti Ebu Bekir geldi. Devenin yularından tuttu. Sırtına bindi. Kalkması için işaret etti. Hareketlendi hayvan. İki yana savrulan koca gövdesi yavaşça yükseldi. Dört ayağı üzerine dikildi. Hazreti Ebu Bekir, ayaklarıyla devenin karnına dokundu. Deve yürüdü. Gururlu başını iki yana sallayarak birkaç adım attı. Hayvanın yuları Hazreti Ebu Bekir’in elinden düşüverdi. Belli ki sıkı tutmamıştı. Devenin eğri boynundan kayıp inen yular, çenesinden aşağıya sarktı. Hazreti Ebu Bekir dağ gibi hörgücün üzerinde öylece kalakaldı. Bulunduğu yerden yulara ulaşması mümkün değildi. Yular, devenin dümeniydi. Dümeni olmadan deveyi nasıl yönetebilirdi!

     Oradakilerden yardım isteyebilirdi. Ancak, insanları meşgul edip onları işlerinden alıkoymak istemedi. Öyle ya; başkalarına yük olmaya ne gerek vardı. Sağlıklıydı. Dinçti. Kendi işini kendi yapabilirdi.

     Eğildi. Devenin ön ayaklarına hafifçe vurdu. Sahibini anladı deve. Ön iki dizini kırdı. Göğsünü yere koydu. Sonra da arka bacaklarını kırıp tamamen çöktü. Kalkmadan önceki duruşuna geldi. Hazreti Ebu Bekir indi. Devenin yularını aldı. Tekrar bindi. İşaret etti deveye. Deve yine yükseldi dört ayağı üzerine.

     Olan biteni gören çevredekiler şaşırdılar bu duruma.

     — Söyleseydin bize, devenin yularını hemencecik uzatıverirdik sana, dediler.

     Gülümsedi Hazreti Ebu Bekir yardımsever insanlara. Teşekkür etti onlara.

     — Habibim Allah’ın Resulü bana, kimseden bir şey isteme dedi/kendi işimi kendim görmemi emretti, dedi.

     Devesini sürdü. İnsanların hayranlık dolu bakışları arasından akıp gitti.[1]

     [ Musa Mert ]

     Diyanet Çocuk Dergisi, Aralık 2018, s. 2, 3.

 

[1] Ahmed, I, 34; İbn Asakir, Tarihu Medinetü Dımeşk, XXX, 333; Kenzü’l-Ummal, III, 321.